Yüksek Lisans/Doktora Başvuruları#2: Neden Yüksek Lisans?

Alperen Keleş
5 min readFeb 27, 2021

--

Lisans mezuniyeti, pek çoğumuz için hayatımızın en heyecan verici, en kaygı verici, en korkutucu zamanı. Lisanstan mezun olana kadar ne yapacağımız önümüze çok önceden çizilmiş durumda, çoğu zaman düz bir çizgide ilerliyoruz hayatımızda.

Üniversite mezuniyeti bu düz çizgiyi karmaşıklaştırıyor, dallandırıyor, hayatımızda belki de ilk kez seçim hakkında sahip oluyoruz. Üniversite okurken pek çoğumuz okumama hakkına sahip değildik, tek seçim yer, ve şanslıysak okuduğumuz bölüm idi. Lisans mezuniyetinin ardından alabileceğimiz sayısız seçenek bize sonsuz farklı gelecek vadediyor. Çalışacağımız ya da okuyacağımız ülke, şehir, şirket, pozisyon, meslek, alan… İlk kez seçenekler sınırlandırılmış değil, daha da önemlisi yapılandırılmış değil. Neyi seçerseniz ne olacağını bilmiyorsunuz, çizgiler ilk kez daha önceden sizin için çizilmemiş.

Bu durumda, korkmamız son derece normal, peki ne yapabiliriz? Sizi bilmem ama ben, size elimden geldiğince destek olmak, rehberlik etmek için buradayım. Ben şahsen lisans hayatıma doktorayla devam edeceğim, çevremde yüksek lisans yapacak arkadaşlarım da mevcut, şirketlerde devam edecekler de mevcut. Bu yazıda yüksek lisans yolunu seçmenin avantaj ve dezavantajlarından, hangi tip insanlar için bu yolun daha iyi olabileceğinden bahsetmeye çalışacağım.

Benim hayatımda uyguladığım ve inandığım çok temel bir ilke var, aşağıda bunu basit birkaç grafikle de açıklamaya çalışacağım.

Hayatta verdiğimiz en önemli kararlar, sınırlı kaynakların paylaştırılmasına dayanır. Bir ailenin market alışverişinde ön planda tuttuğu ürünü seçmesi onların aç kalmamasını sağlarken, bir şirketin bütçe planlaması önümüzdeki yıl iflas etmesini engelleyecektir.

Ancak para gibi üretilmiş kaynaklar dışarıdan desteklenebilir, değiştirilebilir, etkilenebilir. İnsan hayatındaki en önemli sınırlı kaynak vakittir, zamandır. Bir gün 24 saattir, ortalama bir insan 600.000 saat yaşar, bu vakti istediğiniz kadar iyi değerlendirin, ancak belli bir dereceye kadar tasarruf edebilirsiniz, fazlası mümkün değildir.

Peki biz bu en temel kaynakla neler yapabiliriz? Hobilerimize harcayabiliriz, sevdiklerimize harcayabiliriz, kariyerimize, öğrenimimize, uykumuza, dinlenmemize, tatilimize harcayabiliriz. Burada önemli olan bir diğer noktaysa, bunların hepsinin aynı anda mümkün olmadığıdır.

Uyurken öğrenemezsiniz, çalışırken hobilerinizle ilgilenemezsiniz, sevdiklerinizle birlikteyken kariyerinize destek veremezsiniz. Tabii ki bir noktaya kadar melez çözümler üretilebilir, en yakın arkadaşlarımla birlikte en büyük hobimizi bir girişim haline getirip, tatile çıktığımız dağ evinde dinlenirken bir yandan şirket kurmaya çalışabiliriz, ama alttaki fikir değişmez, hayat pazarlıklarla doludur, bir yerden kazanırken bir yerden kaybetmekten kaçınamazsınız.

Farklı kariyer seçenekleri vaktimizi farklı şekilde dağıtmamıza sebep olur. Bir şirketin yeni mezundan beklentisiyle, bir okulun yüksek lisans öğrencisinden beklentisi farklıdır, aynı şekilde yeni mezun olarak çalışmakla yüksek lisans yapmanın kişiye olan sonuçları da farklıdır.

Yeni mezun birisi işe girdiğinde, önce öğrenir, sonra gelişir, derinleşir, en sonunda birkaç yıl sonunda bir konunun ehli olur. Bu süreçte yüksek lisans yapacak kişiye oranla daha iyi kazanır, hayatta daha düz bir çizgide istikrarla ilerler. Bir yeni mezunun öğrenme grafiği yaklaşık aşağıdaki gibidir.

Tek Proje/Konu’da Çalışan Yeni Mezunun Öğrenme Grafiği

Başlangıç seviyesinde çok ciddi miktarda başlayan öğrenme, içinde bulunulan projede daha ilerlendikçe azalır, aynı konunun daha derin taraflarına doğru devam edilir. Burada asıl tehlike, ilk proje bittikten sonra ortaya çıkar. Ya yeni bir konuda sıfırdan öğrenmeye başlarsınız, ki bu durumda yukarıdaki gibi bir grafiği tekrardan yaşamış olursunuz, bunun bir örneğini de aşağıda bırakıyor olacağım. Ya da aynı konuda devam edersiniz, bu durumda bildiğiniz konuda çalışıyor olduğunuz için öğrenme miktarınız gitgide daha da azalır, bir noktadan sonra yaptığınız işin öğrenilebilecek çoğu detayını öğrenmiş, öğrenilemeyecek detaylarıyla ilgilenmeye başlamış olursunuz.

Çeşitli Konularda Projelerde Yer Alan Yeni Mezunun Öğrenme Grafiği

Artık asıl soru, peki yüksek lisans bize nasıl bir öğrenim eğrisi sağlar? Neden yüksek lisans yapmak bizim için yeni mezun olarak yukarıdaki ihtimallerle karşılaşmaktan daha iyidir, ya da iyi midir, kimler için iyidir?

Yüksek Lisans, lisans eğitimindeki konuların daha derinlemesine, daha ileri seviye noktalarıyla birlikte anlatıldığı derslerin, en temel konsept olarak “araştırma” odağıyla verilmesiyle geçer. Lisans eğitiminde gerek sektör ihtiyacı gerekse öğrenci sayısı sebebiyle mümkün olmayan daha proje odaklı, ucu açık araştırma problemleri içeren, ölçmekten ziyade öğretmeyi hedefleyen bir eğitim sistemi sağlar. Hakemli makalelerin okunmaya başlandığı, akademik problemlerin daha detaylı şekilde öğrenciye tanıtılıp son nesil araştırma problemlerinin ortaya konduğu, bir nevi akademisyen yetiştirme sürecinin başladığı bir dönemdir.

Akademisyen olma ihtimalinin yanı sıra, araştırma-geliştirme projelerinde de yüksek lisans mezunu olma şartının arandığı pek çok durum var. Araştırma projelerine ilgi duyan, bilinmeyenlere karşı meraklı, okumayı ve yazmayı seven kişilerin görece yüksek lisans sürecine daha uygun olacağına dair de şahsi bir görüşüm mevcut.

Yüksek lisansın öğrenim eğrisi, bir yeni mezunun öğrenim eğrisine göre çok daha farklı. 2 yılda alınan yaklaşık 7 dersin hepsi farklı konulara belli seviyeye kadar öğrenim sağlıyor, buna ilaveten seçilen tez konusunda daha derinlemesine bir okuma/yazma/proje yapma/öğrenme süreci geçiriliyor.

Yazının ortalarında, vaktimizi dağıtırken bedel ödememiz gerektiğinden bahsetmiştim. Yüksek lisans, öğrenim açısından çok ciddi faydalar sağlarken, parasal açıdan çalışmaya başlamaya göre ciddi dezavantajlara sahip. Ayrıca yüksek lisans sonrası sektörde devam etmeyi düşünen birisinin kendi akranlarına göre 2 yıllık bir iş tecrübesi eksikliği mevcut. Yine burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da, yüksek lisans eğitiminin lisans eğitimiyle masada olmayacak çeşitli iş imkanlarına da kapılar açtığı.

Yüksek lisans eğitimiyle ilgili bir diğer önemli nokta ise yurtdışı kapısının ciddi miktarda açıldığı. İyi bir ağa ya da çok iyi bir arka plana sahip olmadan bir yeni mezun olarak yurt dışında iş bulmak ciddi miktarda zor, ancak yüksek lisans için yurtdışına gitmek hem daha kolay, hem de sonrasında oradaki şirketlerle iletişime geçmek çok daha basit. Aynı şekilde Türkiye’de yüksek lisans yaptıktan sonra belli bir konuda uzmanlık seviyesinde bilgi sahibi olacağınız için, yurt dışındaki şirketlerle iletişime geçmek ve kabul almak da daha kolay olacaktır.

Tabii ki günün sonunda herkesin kendi içinde vermesi gereken pek çok farklı muhakeme savaşı olacaktır, ancak ben en azından kendi limitli bilgimle de olsa seçim yapacaklara seçimlerini daha bilgili şekilde yapabilmek için bir fırsat vermek istedim, umarım faydalı olmuştur.

--

--

Alperen Keleş
Alperen Keleş

Written by Alperen Keleş

PhD Student at University of Maryland College Park working on Programming Languages. Chess player, coder and your friendly neighborhood writer!

No responses yet