ODTÜ’de Uzaktan Eğitim Dönemi Nasıl Geçiyor?

Alperen Keleş
12 min readDec 23, 2020

--

12 Mart 2020 Perşembe akşamı okulların 3 haftalık bir ara tatil dönemine girmesi ile başlayan uzaktan eğitim, 9 ay 12 gün sonra hala devam ediyor.

Bir korku kitabının sayfalarından çıkmışçasına hayatımızı değiştiren Covid-19 süreci, her insana, her alana, her sektöre damgasını vurmakla birlikte, eğitimi, eğitilenleri ve eğitenleri hayal edemeyeceğimiz ölçülerde etkiledi.

Geçtiğimiz bahar döneminin büyük bir kısmını, yaz dönemini, sonbahar dönemini uzaktan eğitim süreciyle geçirdik ve belki de gelecek bahar döneminde de uzaktan eğitime, ya da karma eğitim sistemine devam edeceğiz.

Sonbahar döneminin sonuna gelmeden ODTÜ öğrencilerinin problemlerini anlamak, onların sunduğu çözüm önerilerini dinlemek ve bu önerilerle hem güz döneminin kalanında yaşanan ve yaşanılabilecek sorunları ortadan kaldırmak hem de potansiyel bir uzaktan bahar döneminin iyileştirilmesini sağlamak amacıyla öğrenciler olarak bir anket düzenledik.

Ankete 4500'den fazla öğrenci katıldı, yaklaşık 15 kişilik bir ekip olarak bu yanıtları değerlendirdik, bunlar üzerine okuyacağınız analiz raporunu hazırladık. Raporda mümkün olduğunca şeffaf, analitik, tarafsız ve yapıcı olmaya çabaladık, amacımız, gerekli mercilerin bu sıkıntıları daha net bir şekilde görmesini ve karşısında bizim çözüm önerilerimizi değerlendirmelerini, uygulamalarını sağlamak. Bölümlerin dağılımını aşağıda görebilirsiniz.

Ankete tüm bölümlerin tüm dönemlerinden insanların katıldığını, bu kadar geniş bir kitleye ulaşıp onların problemlerini dinleyebildiğimizi görmek bizi hem mutlu ediyor, hem de anketin sonuçlarına dair olan güvenimizi arttırıyor.

Bu raporun bundan sonraki kısmında sırasıyla sağlık, internet erişimi ve teknolojik imkanlar, maddiyata dayalı problemler, uzaktan eğitim kalitesi ve geçen dönem uygulanan Pass/Fail sistemi hakkında çeşitli istatistikleri ve bunlara dayanan yorumları ortaya koyup, genel yaşanan problemlerden ve çözüm önerilerimizden bahsedeceğiz.

Sağlık

Anket sonuçlarına göre, öğrencilerin %13'ü kendisi Covid-19 geçirmiş, %27'sinin yaşadığı hanede Covid-19 geçirmiş bireyler mevcut, %32'si ise Covid-19 temaslısı olmaları sebebiyle 14 günlük karantinaya girmiş. Her 3 ODTÜ Öğrencisinden biri salgından direkt olarak etkilenmiş, diğer tüm öğrenciler de her gün dolaylı şekilde etkilenmeye devam ediyor.

Pek çoğumuzun gerek yaşadığı, gerekse çevresinde gözlemlediği üzere, 14 günlük karantina süreçleri hasta olma ihtimali, küçücük bir öksürüğü bile hastalık belirtisi gibi algılayabilme, aynı hane içinde bile izolasyon, aynı hanedeki bireylerin hasta olmasına sebep olma gibi psikolojik olarak ağır, moral ve motivasyon üzerinde ciddi negatif etkileri olan süreçler.

Öğrenciler olarak bu aşamada derslere katılamıyor, katıldığımız dersleri anlayamıyor, çalıştığımız saatlerden verim alamıyoruz.

Karantina süreci bir yana olmakla birlikte, kendimizin Covid-19 olması sonucunda derslere uzun süre katılım gösteremediğimiz haftalar sonrasında bu arada kaçırdığımız ödevleri, dersleri ve sınavları yakalamak, derslerdeki eksiklerimizi kapatmak için ekstra çaba göstermemiz gerekiyor.

Bu süreçlerin pek çoğunu normal dönemde de yer yer yaşıyoruz, ancak bu kadar büyük bir ölçekte bu kadar derin bir paranoyanın altında olduğumuz herhangi bir an, daha önce hiçbir zaman yaşanmadı.

İnternet Erişimi ve Diğer Teknolojik İmkanlar

İnternet erişimi konusuna geldiğimizde, eğitimi yeri geldiğinde kesintiye uğratabilecek derece problemlerle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Öğrencilerin %65'i internet erişimi yüzünden sınavlar esnasında problem yaşadıklarını ortaya koyarken derslere katılımda sıkıntı yaşayanlarda bu oran neredeyse %75'e kadar yükseliyor.

Dersler esnasında duraklamalar ve dersten düşmeler, internet ve elektrik kesintileri, düşük internet hızı sebebiyle ekranda yazılanları görmede problemler, aynı evde birden fazla kişinin ders için internet kullanması gerekmesi ve bu durumda interneti yalnızca bir kişinin kullanabilmesi gibi senkron derslere katılımda çok ciddi problemler, çok yüksek bir oranda görülüyor.

Senkron derslerin pek çok derste kaydedilip asenkron olarak sunulmasına karşın bu standardın okul genelinde oturtulamamış olması sebebiyle, ders kaydına sonradan ulaşamadığımız pek çok ders mevcut, bu da öğrencilerin bilgiye ve öğrenime ulaşımını kısıtlayan maalesef ciddi bir etken.

Öğrencilerin %6'sının kendisine ait bir bilgisayarı dahi olmamakla birlikte, %38'i kendilerine teknolojik imkanlarını uzaktan eğitimdeki ihtiyaçları için yeterli görmediklerini belirtti.

Bunlara ekstra olarak çeşitli derslerde gerekli görülen çift kamera/cihaz sistemleri de öğrenciler üzerinde yeri geldiğinde ekstra ihtiyaçlara dönüşebiliyor, bunlar da öğrenciler üzerinde teknolojik imkansızlık olarak ekstra bir yük oluşturabiliyor.

Maddi Problemler

Teknolojik imkansızlıklarla ilgili bahsettiğimiz problemlerin bir kısmı alt yapısal olmakla birlikte, pek çoğu aynı zamanda maddiyattan kaynaklanan problemler. Bu dönemde alınan ek paketler, teknolojik alt yapıyı güçlendirmek için alınan ekstra aksiyonlar ekstra maddi bir yüke sebep oluyor.

Maalesef ki, bu artan yüke karşılık öğrencilerin maddi imkanları artmıyor, hatta ve hatta azalıyor. Burs alan öğrencilerin %33'ü burslarının kesildiğini belirtti, bunun yanında ise öğrencilerinin %51'inin salgın döneminde maddi sıkıntılar yaşıyor musunuz sorusuna evet cevabı verdiğini görebiliyoruz.

Maddiyattan kaynaklı problemler diğer imkanlara ulaşımı engellemekle birlikte, ev içi huzuru ve şahıs psikolojisini de kötü etkilemekte, öğrencileri içinde bulunduğu yarışta bir adım daha geriye düşürmekte, eğitimde fırsat eşitsizliğindeki uçurumun içinde bulunduğumuz durumda bir kıta daha atlamasına sebep olmakta.

Uzaktan Eğitim Kalitesi ve Yoğunluğu

Uzaktan eğitim, bir kriz anında ortaya bir çözüm olarak çıkmış, yeterli planlamaları ve alt yapısı ne öğrenciler, ne de öğretmenler tarafından maalesef anlaşılamamış bir sistem. Geleneksel eğitimden ölçüm, öğretim ve iletişim anlamında çok farklı olmasından kaynaklı olarak, içinde bulunduğumuz durumda tam manasıyla çözülememiş problemler barındırıyor.

Uzaktan eğitimin kalitesi öğrencilere sorulduğunda, %1 den daha az bir kısmı çok iyi cevabını verirken, %7 kadar da iyi olduğunu düşünen öğrenciler görüyoruz. Öğrencilerin yaklaşık %30'u orta cevabını verirken, geriye kalan %62, eğitimin kötü olduğunu düşünen %40, ve çok kötü olduğunu düşünen %22 şeklinde ayrılıyor.

Elbette bu sayılar eğitimin gerçekten iyi ya da kötü olduğuna bir belirteç olmaktan uzak, biz öğrencilerin ön yargıları ve beklentilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan yorumlar. Ama ODTÜ gibi yeri geldiğinde dünya çapında çalışmalar ve başarılar ortaya koyan, Türkiye’nin en iyi okullarından birisinde öğrencilerin bu denli olumsuz bir görüşe sahip olması, düzeltecek, düzeltilebilecek pek çok nokta olduğunu açık bir şekilde bizlere gösteriyor.

Uzaktan eğitim dönemindeki ders yükünü karşılaştırdığımız durumda ise maalesef ki vahim bir tablo ile karşılaşıyoruz. Öğrencilerin %79'u normal bir döneme göre daha yoğun olduklarını belirtirken, %10'u ise aynı derecede bir yoğunluk tecrübe ettikleri cevabını veriyor.

Normal dönemde bizi deşarj eden, motive eden pek çok etkenden yoksun, beraber çalışma imkanları kısıtlanmış, stres oranı çok daha yüksek bir dönem geçiriyoruz. Belki de aynı derecede ders yükümüz var, ama pozitif etkenlerin yokluğu öğrencilerin pek çoğunda bu yoğunluğun algısını arttırıyor.

Pass/Fail

Pass/Fail, kısaca bahsetmek gerekirse, harf notlandırması sisteminin bir ya da daha fazla ders için geçme/kalma şeklinde 2 notun olduğu bir sisteme dönüştürüldüğü, o dersin ortalamasının ise not ortalamalarına katılmadığı bir sistem.

Geçtiğimizi dönem ODTÜ’de, tüm dönemin derslerinin pass/fail olarak sayılabilmesi gibi bir şans verildi öğrencilere, bu dönem başında ise rektörlük tarafından gönderilen mailde notlandırmada herhangi bir sistem değişikliğine gidilmeyeceği belirtildi.

Anketi yaparken, geçtiğimiz dönemdeki pass/fail sisteminin öğrenciler tarafından bakış açısını ve bu dönem sistemin uygulanıp uygulanmamasına dair fikirlerini de öğrenmek istedik.

Öğrencilerin %37'si geçtiğimiz dönemki sistemi çok faydalı bulurken, %31'i ise faydalı bulduğunu belirtti, %18'lik bir kısım ise sistemi faydasız, ya da çok faydasız buldu. İlk geldiği dönemde ciddi tepki alan bu sistemin öğrencilerin 3'te 2'sinden daha fazlası tarafından faydalı olarak görülmesi, geçen dönem yaşanan sıkıntılara rahatlatıcı bir çözüm yöntemi olarak görüldüğünü gösteriyor.

Buna ekstra olarak, bu dönem pass/fail uygulanması ne derece faydalı olur diye sorduğumuzda, toplam faydalı gören öğrenci oranının %76'ya çıktığını, öğrencilerin benzer bir sisteme bu dönem de ihtiyaç duyduklarını düşündüklerini görebiliyoruz.

Ders bazında da olsa, dönem bazında da olsa, Boğaziçi Üniversitesi’nin uyguladığı gibi sadece tek bir derse uygulanabilecek de olsa, pass/fail sistemi öğrencilere ortalamalarına dair ekstra bir esneklik sağlamasıyla, dönemde yaşanan psikolojik baskıya karşı kayda değer bir çözüm olabilir.

Problemler ve Çözüm Önerileri

Buraya kadar, genel istatistikler üzerinden çeşitli yorumlar yapmaya, öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları daha açık ve net şekilde, mümkün olduğunca sebepleriyle ve sonuçlarıyla ortaya koymaya çalıştık.

Aynı zamanda 4500 yanıtın hepsinin üstünden geçip, bu yanıtlarda bahsedilen spesifik problemleri ve bu problemlere oluşturulabilecek çözümleri de aşağıda listeliyoruz. Özellikle kopya, sınav düzeneği, ders işlenimi, sınav ve ödev sistemleri gibi alt yapıdan bağımsız problemlere odaklanmaya çalışmakla birlikte, alt yapısal ve maddi yardımlarla çözülebilecek problemlerle ilgili de çeşitli önerilerde bulunmaya çalışacağız.

Problem#1: Kopya

Kopya problemi, uzaktan eğitime geçiş sürecinde hem hocaların, hem de öğrencilerin sıkıntısını en çok çektiği, çözümüne dair en çok kafa yorulan problemlerden bir tanesi.

Kopya problemiyle birlikte ortaya çıkan bir diğer problem ise, Kopya Önlemleri Problemi.

Yanıtlarda pek çok öğrenci tarafından ortak görüş, önlemlerin kopyayı engellemekte başarısız olduğu, diğer kopya çekmeyen öğrenciler üzerindeki sınav stresini ekstra arttırdığı ve sınavlarda adaletli bir ortam oluşturmaktansa problemlere çeşitli ekler eklediği.

Buna karşı ortaya atılan önerileri inceledik, ve problemli görülen önlemleri sebepleriyle listeledik.

  • 1- Sınav sürelerinin aşırı kısa tutulması.
  • Sınav süreleri öğrenciler arasındaki iletişimi minimize edip, “kopya çekmeye kalkarsanız vaktiniz yetmez” şeklinde bir ön kabul ile hareket ediyor, ancak dışarıdan yardım alan öğrenciler bu kısıtlamaya tabii olmadıklarından kopyayı önleme konusunda başarısız olduğu noktalar mevcut.
  • Sınav süresinin kısa olması sınavı dürüst şekilde çözen öğrencilerin zaten yüksek seviyedeki stresini arttırıyor, sınavlarda başarılı olma ihtimallerini düşürüp, dışarıdan yardım alan öğrencilerle aralarındaki uçurumun açılmasına sebep oluyor.
  • 2- Sınavlarda Sorular Arasında Geçiş Olmaması.
  • Zaman yönetimini engelleyen bu sistem, kopyayı engellediği kadar sınavların ölçücülüğüne de maalesef zarar vermekte.
  • 3- Masayı Gören Kamera
  • Alınan tüm önlemler arasında en faydalısı, kopyaya karşı en güvenlisi olmakla birlikte, sınav anında yaşanan bağlantı problemleri, öğrencinin gerekli düzeneği sağlayamaması gibi sıkıntıları mevcut.

Çözümler#1: Kopya

Pek çok diğer problem gibi, kopya ve kopyaya karşı önlemler de daha esnek yöntemlerle çözümlenebilir.

Bahsedildiği gibi masayı gören bir kamera pek çok problemi çözmekle birlikte, sınav sırasında internet problemleri, düzenek problemleri, özel odaya sahip olmama, düzgün bir çalışma ortamına sahip olmama gibi pek çok probleme sahip.

Bu noktada sağlanabilecek çözümler ise bu problemleri yaşayan öğrencilere alternatiflerle oluşturulabilir.

Çift kamera yerine önerilebilecek başka düzenekler(bilgisayardan ekran paylaşımı, sözlü sınav) gibi farklı şansların yanı sıra, ODTÜ kültüründe bulunan “telafi sınavına girilmez” bakış açısını yıkabilecek, öğrencilerin içinde bulunduğu durumları anlayışla karşılayan telafi sınavları düzenlenebilir.

Geri dönüş olmaması ile ilgili ise, bu konudaki problemleri neredeyse temelinden çözdüğüne inandığımız, bazı derslerde çoktan uygulanan bir sistem mevcut.

Sınavlardaki her bir sorunun, ayrı mini bir sınav(kendine özel bir başlangıç/bitiş saatine has bir soru) olarak yüklenmesi sayesinde, geriye dönüş sağlanmadan, zaman yönetimi problemleri engellenebilir.

Örnekleyerek açıklamak gerekirse, normalde 6 sorudan oluşan ve 100 dakika sürecek ve 17.00 — 18.40 arasında yapılacak olan bir sınavımız olsun.

Bu sınav,

17.00 — 17.20 : 1. Soru

17.20 — 17.35 : 2. Soru

17.35 — 17.50 : 3. Soru

17.50 — 18.10 : 4. Soru

18.10 — 18.25 : 5. Soru

18.25 —18.40 : 6. Soru

şeklinde yapılabilir.

Görebildiğimiz kadarıyla, bu sistemdeki temel problem hocalar tarafında sorulara spesifik olarak dakikalar belirlenmesi ve buna göre sınavlar açılması olmakla birlikte, ön görülemeyen sıkıntılar için bu sistemi uygulayan hocalarla konuşulabilir ve bu problemler de çözülebilir.

Problemler#2: Dersler

Gerek senkron, gerek asenkron derslerle ilgili ortaya çıkan çeşitli problemler mevcut. Bu problemleri ve çözümlerini aşağıda listeliyoruz.

  • 1- Senkron Derslerde Yoklama Alınması
  • Pek çok senkron derste yoklama alınıyor, bu yoklamalar ise finale girme veyahut NA şartları ya da dersin not dağılımına bir not olarak kullanılıyor. Yukarıda bahsettiğimiz üzere senkron derslere farklı sebeplerden katılım sağlayamayan pek çok öğrenci mevcut, sadece dersten kalmamak için interneti elvermediği halde senkron derse katılan, katıldığı dersten bağlantı kalitesi sebebiyle verim alamayan bir öğrenci derse ekstradan 2 saat harcayıp senkron olarak girdiği dersi belki de asenkron olarak bir daha dinlemek gibi bir duruma düşebiliyor.
  • 2- Senkron Derslerin Yapılmaması
  • Senkron derslere katılmayan/katılamayan öğrenciler mevcutken, bir yandan da senkron dersi olmayan öğrenciler de var. Bu durumlarda hocalar önden kaydettikleri videoları göndermek, ya da ders notu atmak gibi yöntemlerle ilerliyor. Ancak hoca öğrenci arasındaki iletişimi zayıflatan bu süreç, öğrencilerin dersten kopmasını kolaylaştırıyor.
  • Buna çözüm olarak, sanal ofis saatlerinin kullanımı veyahut tartışma forumu gibi öneriler ortaya atılıp denense de, ders anında akla gelen bir sorunun niteliğini maalesef çoğu zaman taşımıyor.
  • 3- Senkron Derslerin Kaydedilmemesi
  • Senkron derslerin kaydedilmediği derslerde, yukarıda bahsettiğimiz sebeplerle öğrenciler derse katılamadığında derse geri dönemiyor, tekrardan aktif şekilde devam edemiyorlar. Elbette, normal dönemde de bu mümkün değildi, ancak ODTÜ kütüphanesine kolay ulaşım, hocalarla ve öğrencilerle yüz yüze, efektif iletişim gibi imkanlar sayesinde öğrenciler eksiklerini daha hızlı kapatabiliyor, dersten kopmadan döneme devam edebiliyorlardı. Bu dönem bu tür pek çok mekanizma ortadan kalktığından dolayı, kayıtlı dersler öğrenciler için aşırı değerli bir kaynak durumunda.

Çözümler#2:Dersler

Bahsettiğimiz problemlere toplu bir şekilde çözüm getirebileceğimize inanıyoruz.

Alınan yoklamaların bonus puan olarak kullanıldığı, senkron derslerin yapıldığı, ancak katılımın zorunlu tutulmadığı, yapılan tüm derslerin mümkün olan en yüksek kalitede kolayca indirilip çevrim-dışı şekilde izlenebileceği bir ders sisteminin ideal bir çözüm olduğunu düşünüyoruz.

Bunlara ek olarak, yazılı ders notları, benzer izlencelere sahip diğer okulların ekstra dersleri, tüm derslerde kullanılan veyahut önerilen kitapların ODTÜ Kütüphanesine dönem başladığı tarihte eklenmesi, derslerin podcast tarzında dinlenebilecek formatlarda da öğrencilere sunulması gibi öğrencilere öğrenme yolları için esneklik sağlayan çözümler ise, eğitim kalitesini arttıracaktır.

Problemler#3: İletişim

Yanıtlarda gözlemlediğimiz en büyük problemlerden bir diğeri ise, iletişim. Öğrencilerin hocalarla ve asistanlarla iletişimlerinden paylaştığı kesitler yer yer hoca öğrenci arasındaki iletişimin ne kadar zayıfladığına dair korkutucu bir senaryo çiziyor.

Cevap verilmeyen maillerin yanı sıra, sınavların itirazlarının yapılmadığı, atılan maillere gelen “bu benim problemim değil” tarzında yeterli empatiyi ve çabayı gösteremeyen durumlar mevcut. Elbette ki hocalarımızın da bu dönemde çok yorulduğunun ve çaba gösterdiğinin de farkındayız, ama bu durumun sonucunun aradaki iletişimin bu denli kopması olmaması gerekiyor.

Çözümler#3: İletişim

Hoca öğrenci arasındaki iletişimin güçlendirilmesi için, daha sık ve daha yapıcı geri besleme(feedback) seanslarının sağlanması gerekiyor. Düzenli olarak açık ve işleyen bir feedback sisteminin kurulması, öğrencileri ciddi anlamda rahatlatacaktır. Elbette bu tür problemler hocalara ders esnasında veyahut sonrasında mail ile iletilebilir, ancak hocaların bu tür yorumlara açık fikirle tarafsız yaklaşacaklarını öğrencilere açık şekilde beyan etmeleri, öğrencilerin bu yorumları daha tarafsız ve yapıcı yapabilmelerine yardımcı olacaktır.

Buna ekstra olarak, Bilgisayar Mühendisliği bölümünde yapılan dönem ortası toplantıları tarzında hocaların ve öğrencilerin gerek toplu, gerekirse önden seçilmiş bir temsil kurulu ile bir araya geldikleri ve problemleri açık bir şekilde masaya koydukları demokratik iletişim sistemlerine ihtiyacımız var. Bu sistemler, tarafların birbirlerinden uzaklaşmalarını ve empati yoksunu bir duruma düşmelerini engelliyor, sıkıntıların hızlı bir şekilde keşfedilip çözülmesine dair adımlar atılmasını kolaylaştırıyor.

Aynı şekilde toplantılar ve sistemler bölümler, fakülteler ve hatta okul çapında da tasarlanır ise öğrencilerin tecrübe ettiği problemler çok daha çevik şekilde çözüme kavuşabileceklerdir.

Genel Çeşitli Öneriler

Bu kısımda, spesifik olarak üstünde durulan problemlere öneriler sunmak yerine, yanıtlarda verilen önerileri, veyahut sistemsel değişiklik önerilerini konuşacağız.

Öneriler#1: Sınav Yerine Take Home Exam ve Projelerin Verilmesi

Pek çok derste, hala geleneksel sistemdeki sınav mantalitesi hakim. Derslerin bir kısmında sınavlar kapalı kitap(closed book), cevaplar ise çoktan seçmeli veyahut işlemsiz, sadece cevap kutucuğu olan sınavlar.

Sınavlar, doğaları itibariyle öğretmeyi değil, ölçmeyi hedefleyen, kısıtlı bir sürede öğrencinin derste anlatılanları ne kadar kavradığına dair bir fikir edinmeyi amaçlayan, bu fikre dayalı notlandırma yapılan sistemler.

Diğer yandan, THE ve Proje gibi sistemler öğrencinin pratik yeterliliğini ölçmenin yanı sıra, öğrenciyi araştırmaya ve öğrenmeye iten, 2 saatlik bir zaman diliminden ziyade 1 gün ila 1 ay arasında uzun sürelere yayılabilen sistemler.

Uzaktan eğitimde sınavların ölçücülüğü gidiş yolundan puan alınmaması ve artan kopya oranları sebebiyle ciddi derecede düşmüş durumda. Bu noktada öğrenciler tarafında sıkça ortaya atılan bir öneri daha çok THE yapılması, derslerin daha proje odaklı olması. THE’lar kopya probleminden kurtulmuş olmamakla birlikte, cevapların bir sayıdan ziyade bir mantaliteye, bir çözüm yoluna odaklı olduğundan dolayı, hem kopya tespiti daha kolay, hem de kopyanın daha zor ve uğraştırıcı olduğu sistemler.

Öneriler#2: Dönem Araları(Spring/Fall Breaks)

Diğer pek çok okulda var olan, ancak ODTÜ’de bundan önceki yıllarda var olmayan bir kültür olarak, dönem arasında 1 haftalık bir tatil sağlanması.

Bahsettiğimiz problemlerden pek çoğu, öğrencilerin psikolojik ve ruhsal durumlarıyla çok yakından ilintili. Bu problemlere karşı öğrencilere psikolojik destek sağlamak, daha esnek sistemler oluşturmak gibi pek çok faydalı fikir olmakla birlikte insanın psikolojisini rahatlatan en önemli etkenlerden bir tanesi ise boş bir zihin, boş bir hafta.

Küçük bir ara, özellikle psikolojik yükün bu derece ağır olduğu dönemlerde, öğrencilerin kendilerini deşarj etmesini, stres seviyelerini azaltmasını, moral ve motivasyon kazanmasını sağlayabilir.

Öneriler#3: Ekstra Dersten Çekilme/Ders Silme Haklarının Verilmesi

Geçtiğimiz dönemde verilen öğrenciyi rahatlatıcı imkanlardan bir tanesi öğrenciye fazladan ders silme(drop) haklarının verilmesiydi.

Bu dönem de, Boğaziçi Üniversitesi’nin sağladığı gibi ekstradan bir dersten çekilme, veyahut geçen dönem sağlanan ders silme imkanlarının verilmesi, öğrenciler üzerindeki psikolojik yükü azaltacaktır.

Öneriler#4: Pass/Fail

Bahsettiğimiz gibi pass/fail sistemi, öğrencilerin çok önemli bir yüzdesinin geçen dönem faydalı bulduğu, bu dönem uygulanmasını da faydalı olarak gördüğü bir sistem.

Pass/Fail sisteminin dünya çapında çok farklı uygulamaları olmakla birlikte, bizce öğrenciye seçme hakkı veren herhangi bir sistem öğrencinin korkularını hafifletecek, üzerindeki yükü azaltacaktır. Tasarlanacak sistemin önceki dönemden, diğer okullardan alınan tecrübeler sonucunda öğrencilere ivedilikle iletilmesi, bu konu üzerinde üniversite senatosunun hızlı bir süreç işletmesi öğrencileri final dönemine yaklaşan mental olarak ağır süreçte rahatlatacaktır.

Son Söz

Bu yazıda pek çok problemden ve pek çok çözüm önerisinden bahsediyoruz. Bu ortaya atılan çözümler elbette öğrencilerin toplu bir iradesi değil, ancak buna mümkün olduğunca yakın bir şekilde oluşturulmaya çalışıldı, elbette yazarların da insan ve öğrenci olması neticesinde, belli ön yargılar, belli yönelimler olacaktır, bunun için hepinizden özür diliyoruz.

Yazı boyunca dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, tüm öğrencilerin psikolojik olarak eşi benzeri görülmemiş bir yük altında bulunması. Covid-19 sebebiyle içinde bulunduğumuz durum, yaşadığımız her türlü stresi katlarca arttırıyor, motivasyonumuzu kırıyor, geleceğe dair umutlarımıza gem vuruyor. Bu süreçte, öğrencilerin seslerinin dinlendiğini hissetmesi, problemlerinin masaya koyulması, öğrencilerin de içine mümkün olduğunca katıldığı, şeffaf bir tartışmanın ortaya konulması, ve öğrencilerin önerdiği çözüm önerilerinin, mümkün olduğunca uygulanması, uygulanmaması durumunda sebeplerin yine açıkça belirtilmesi ile öğrencilerin görüşlerine değer verilmediği gibi bir bakış açısının ortaya çıkmaması gerekiyor.

Bu sebeple, bu yazıyı paylaştığımız yetkili mercilerden, akademisyenlerimizden, bölüm başkanlarımızdan, dekanlarımızdan ve üniversite yönetiminden, yazıyı mümkün olduğunca yapıcı görmelerini, eleştirileri kişisel değil, sistemsel algılamalarını, öğrencileriyle bu konuda hızlıca iletişime geçip, görüşlerini almalarını ve önümüzdeki final dönemini, belki de uzaktan eğitimle geçecek bir dönemi daha iyi hale getirmek için çalışmalarını rica ediyoruz.

--

--

Alperen Keleş
Alperen Keleş

Written by Alperen Keleş

PhD Student at University of Maryland College Park working on Programming Languages. Chess player, coder and your friendly neighborhood writer!

No responses yet