Doktoramın İlk 6 Ayı Nasıl Geçti? Yoğun, Yorgun Ama Mutlu.

Alperen Keleş
5 min readMar 8, 2022

Bu yazı, aslında Amerika’ya doktoraya geliş sürecimi zaman içerisinde neredeyse anlık olarak ele aldığım bir güncenin 4. yazısı. Geriye dönüp baktığımda geçirdiğim zamanları daha iyi değerlendirebilmek, kendi geleceğime bir miras bırakabilmek; aynı zamanda sürecin kendisini belgeleyerek doktoraya gelecek olanlara beklentilerini daha iyi oturtma şansı vermek istiyorum. Yazıya girmeden önce, bir önceki yazının linkini aşağıya bırakayım, merak edenler okusunlar.

Önceki yazıda büyük ihtimalle bir sonraki yazının 6. ayda geleceğini tahmin etmiştim. O yazıyı yazdığım aşamada hayatım ciddi manada oturmuş, Amerika’ya gelmenin yarattığı kültür şokunu ciddi manada atlatmış, kendimi yavaş yavaş daha rahat hissetmeye başlamıştım. Hala problemler olsa da, ilk aylardaki karamsarlığım, yaşadığım problemler çok daha azalmıştı. Yaşadığım olaylar ise daha çok doktora öğrencisi olmaktan ziyade Amerika’ya gelmem dolayısıyla yaşadığım fenomenlerdi, doktora öğrencisi olmanın ne olduğunu daha tam anlamıyla kavramamış, doktora sürecinin parçası olarak yaşayacağım problemlerle daha karşılaşmamıştım bile.

6. ayımın sonuna gelmem ile birlikte hayatımdaki olayların odağı çok daha fazla doktora öğrencisi olmama kaydı, dolayısıyla bu andan itibaren bu seriyi “Amerika’da Neler Yaşıyorum“ serisinden ziyade “Doktorada Neler Yaşıyorum” serisi olarak devam ettireceğim. Peki son 3 ay neler oldu?

1- Türkiye’ye gittim geldim.(biraz dramatikti)

2- İlk konferansıma katıldım.(aşırı eğlenceli ve motive ediciydi)

3- İlk makale son tarihimi kaçırdım.(inanılmaz yorucu, yıpratıcı, gerici ve öğreticiydi)

4- Kafamda doktora sürecinde neler yapmak istediğime, ne tip araştırmaların, ne tip konuların beni daha çok çektiğine dair pek çok fikir oluştu.

5- Yaz stajıma kabul aldım. (bu süreçle ilgili ayrı bir yazı gelecek ama burada da biraz bahsedeceğim, biraz komik, biraz gergin, genel olarak mutlu bir hikaye oldu)

6- 2 dönem 2 farklı derse asistanlık yapmış oldum(2. ye hala yapıyorum daha yarısındayım, ders vermek, hocalık ve asistanlıkla ilgili çok fazla fikir oluşturdum)

7- Alıştım. Günlerim rutine bindi, rutinlerimi değiştirmeye, günlerimi renklendirmeye, tekdüzelikten kaçmaya çabalıyorum.

Bazı maddeler belki de(belki değil, kesinlikle) kendi yazılarını hak ediyorlar. O da olacak, lakin ben şimdilik anlatabildiğim derecede son 3 ayı özetlemeye çalışacağım.

Devam etmeden önce ilk kez bir yazıyı bir akşamda bitiremeden uyuyacak kadar yorgun şekilde eve geldiğimi söyleyeyim. Şu anda 3 gün sonra devam ediyorum. Bu yetişkinlik müessesesi ile aramız hiç iyi değil…

Türkiye’ye gittim geldim.

Beni tanıyan pek çok kişi ODTÜ’deki yaşamımın beni ne kadar şekillendirdiğini, karakterimin ne kadar büyük bir parçasını oluşturduğunu bilir. Bu nedenle Türkiye’ye gitmemin ailemle kavuşmaktan sonraki en önemli tarafı ODTÜ’yü tekrardan görme fırsatı bulmamdı. Oradaki hayatımı ne kadar sevdiğimi hatırladım, ne kadar eğlendiğimi, ne kadar mutlu olduğumu hatırladım. Aynı zamanda bir fırsatım daha oldu, neden gelmeye karar verdiğimi hatırladım. Buraya bir kez geldikten sonra perspektifi kaybetmek çok kolay. Hayatın yoğunluğu ve akışı içerisinde hayatta kalmaya çalışırken yaşayıp gidiyoruz çoğu zaman. Neden geldiğimizi, bizi bu karara itenleri unutuyoruz, motivasyonlarımız çok daha bulanık hale geliyor, yaşadığımız problemler gözümüzde büyüyor… Buraya gelme kararını verdiğim hayata dönmek, her ne kadar zor olursa olsun; nasıl hayallerle bu kararı verdiğimi, bu hayallerin yolunda zorlansam da devam edebildiğimi, bir zamanlar bana imkansız gözüken şeyleri başarabildiğimi, geleceğimi şekillendirdiğimi, potansiyelimi keşfetmenin en iyi yolunun(benim için) bu olduğunu gösterdi bana tekrardan. Dönerken yine biraz ağladım. Arkadaşlardan ayrılmak, aileden ayrılmak her zaman zor. Alışır mıyız bir gün diye çok sordum arkadaşlara, kimse bilmiyor; alışılıyor diyenler oldu, göreceğiz artık.

İlk konferansıma katıldım.

Doktorayla ilgili beni en çok zorlayan şeylerden birisi artılarını göremememdi. Düşük maaş, aynı anda hem ders almak, hem yeni bir hayata alışmaya çalışmak, bir derse asistanlık yapmak, bir de üstünde birden fazla projede araştırma yapmak… Tüm işlerimi birleştirdiğimde benden insanüstü bir efor istemesine rağmen doktora hayatının beni mutlu eden bir yanını hala göremiyordum. Amerika’ya döndüğüm hafta eve 1 gün uğrayıp oradan direkt ilk konferansıma katılmak bunu görmemi sağladı. 1 hafta boyunca bir otelde benimle aynı alanlarda çalışan diğer araştırmacılarla tanıştım, akranım doktora öğrencileriyle sohbet ettim, arkadaş oldum, akşamları oyunlar oynadık, şehri gezdik… Çalıştığım konuya dair motivasyonlarım daha net ve güçlü hale geldi, kendimi çalışmak ve öğrenmek için motive edebildim. Bundan sonraki tüm konferanslarımı sabırsızlıkla bekliyorum!

İlk makale son tarihimi kaçırdım.

Konferanstan aldığım gazla koştura koştura College Park’a döndüm, hocamla birlikte 40 günlük bir maratona giriştik. 32. gününde projenin yetişmeyeceğine karar verip vazgeçtik. O 1 ayda neler çektiğimi bir ben, bir de her akşam benle beraber oturup çalışan diğer doktora öğrencisi canım arkadaşlarım bilir… Yoruldum, yıprandım, kendimi sorguladım. Yetişmeyeceğine karar verip ertelediğimize açıkçası mutlu oldum, çünkü öbür türlü ne içime sinen bir iş olacaktı, ne de ben huzura erebilecektim, büyük ihtimalle kabul de edilmeyecekti. Bir sonraki konferansa daha da güçlü bir şekilde hazırlanmaya devam ediyoruz. Bu süreçte kendime ne kadar çok baskı yapabildiğime dair pek çok içgörü edindim, neler yapmamam gerektiğini öğrendim. Hocam sayesinde bu durumu pozitif bir şekilde karşılayabilmenin yollarını görmüş oldum.

Kafamda doktora sürecinde neler yapmak istediğime, ne tip araştırmaların, ne tip konuların beni daha çok çektiğine dair pek çok fikir oluştu.

Doktoraya geldiğimde ne yapacağıma, nasıl yapacağımda dair hiçbir fikrim yoktu. Alanımı ciddi manada değiştirdim, son 6 aydır her şeyi neredeyse sıfırdan öğreniyorum. Bu noktada ilk başlarda kendimi inanılmaz kaybolmuş hissediyordum. Imposter Sendromu içerisinde boğuşuyor, kendimi bir türlü ait hissedemiyordum. 1 dönemdir öğrendiklerim, yaptıklarım, okuduklarım, konferansta dinlediklerim ve izlediklerim sonucunda alanıma ısındım, neler yapabileceğime, neler yapmak istediğime dair çok daha iyi bir fikir edinmeye başladım. Mutluyum.

Yaz stajıma kabul aldım.

‘Lisansüstü seviyede nasıl staj bulunur’ temalı ayrı bir yazı yazacağım kendi tecrübemi biraz daha açıp, ama kısaca Amazon NY’a yaz stajı kabulu aldım. Temmuz 2021'den itibaren 7 aylık bolca hatırlatma maili içeren, yer yer gerici, yer yer yorucu bir süreçti; çok fazla yüzsüz olmam gerekti. Sonucunda geldiğim noktadan çok mutluyum! Doktoranın faydasını göremiyorum demiştim, bu da benim için inanılmaz bir faydası olmuş oldu şu anlık.

2 dönem 2 farklı derse asistanlık yapmış oldum.

Bunları çoook uzun anlatmak istiyorum. Kısaca bahsetmek gerekirse, ilk dönem 3. sınıftaki Algoritmalar dersine asistanlık yaptım, bu dönemse 1. sınıftaki Nesne Yönemli Programlamaya Giriş dersinin asistanlığını yapıyorum. Asistanlık yapmayı maalesef ki sevemedim, ODTÜ’deki tüm hocalarıma ve asistanlarıma bu zamana kadarki tüm çemkirmelerim için özür dilerim; gram empati yapamadığımı görüyorum.

Dipnot: Arkadaşlar lütfen asistanlarınıza iyi davranın, üzmeyin onları olur mu.

Alıştım.

İyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle burada bir hayat kurduğum fikri kafama sonunda oturdu. Araştırma, hayatını idame ettirme, asistanlık, arkadaşlıklar, dersler, araştırmalar arasında belli rutinler, düzenler oturttum; şimdi artık bu rutinleri bozma evresindeyim. Yeni rutinler oluşturmaya, var olan rutinlerimi daha beni mutlu eden şekillerde geliştirmeye çalışıyorum. ‘Düzenlisi’ olduğum mekanlar var, günlük yaptığım ritüeller, kendime ben bunu her hafta yaparım dediğim olaylar var. Sonunda şehir dışı planları yapabiliyorum, tatilleri düşünebiliyorum, var olan bir düzen olduğu için o düzeni farklı aktivitelerle ve hayallerle nasıl entegre edebileceğimi düşünebiliyorum. Düzensizlik ve kaos insanın aklını inanılmaz meşgul ediyor, riskten kaçınmaya, düzen kurmaya çok odaklanabiliyoruz. O kaçınma halinden kurtulmaya, risk alabilmeye, keşfedebilmeye geri dönmeye çalışıyorum.

Sonuç olarak, mutluyum. Yaşıyorum, iyisiyle kötüsüyle sürekli yaşıyorum, öğreniyorum, tecrübe ediyorum. Yoruluyorum, hala çok yorgunum, sürekli çabalamak zorundayım. Yaşamak için emek göstermek zorundayım, kendi sınırlarımı keşfetmek, uğraşmak zorundayım. Bunların soncundaysa yeni her kendimi tekrardan keşfettiğimde, her yeni farkındalıkta, her yenilikte biraz daha mutlu, bir daha aydınlanmış oluyorum. Işığı görmeye başladım!

--

--

Alperen Keleş

PhD Student at University of Maryland College Park working on Programming Languages. Chess player, coder and your friendly neighborhood writer!