Amerika’da İlk Ayım Nasıl Geçti? Öğretici, Şaşırtıcı Derecede Dürüst Bir Anı Defteri.

Alperen Keleş
5 min readSep 24, 2021

--

Selam. Hoş geldin. Eğer uzun süredir beni takip ediyorsan, bu yazıya şaşırmış olabilirsin. Normalde insanlığa faydalı olmaya çalışan bir adam neden gidip ilk ayını anlattığı bir yazı yazsın ki (Youtube videosu hadi belki) diyor olabilirsin, belki de demiyorsundur, kafamda kuruyorumdur. Her neyse, bugün itibariyle 1 ay 1 günü doldurdum. Çok öğretici, dolu dolu, yeri geldiğinde karamsar, yeri geldiğinde umut verici, üzücü, mutluluk verici, gergin, pişman, kararsız zamanlar geçirdim. Bir kısmını yakın çevremle paylaştım, bir kısmını paylaşmadım. Ama günün sonunda bu yaşadıklarımın benim ve arkadaşlarımın başına geliyorsa başkalarının başına da gelebileceğine kanaat getirdiğim için bunları paylaşmak, benzer durumlardan geçenlerin yalnız olmadığını onlara hatırlatmak, benzer durumlardan geçecek olanlara içinde bulundukları durumun tehlikelerini göstermek için bu yazıyı yazmaya karar verdim, umarım birilerine faydam dokunur.

Öncelikle buradaki durumumdan biraz bahsetmek istiyorum. Şu an doktora yaptığım üniversitede geçen yıl staj yaptığımdan dolayı, tanıdığım insanlar var; bu da benim için çok ciddi bir şans. Gelmeden zaten tanıştığım bir arkadaşla eve çıktım, aynı zamanda burada üst dönem doktora öğrencisi yardımsever bir tanıdığın bizim için beğendiğimiz evi gezmesiyle birlikte en önemli problemlerden olan ev meselesini görece kolay/hızlı hallettim.

Geçen yıl yaptığım stajdan aldığım para sayesinde belli bir sermaye ile gelme fırsatı buldum, evim eşyasız olduğundan dolayı yatak, masa, sandalye vb. pek çok eşyayı rahatlıkla alabildim. İlk maaşım ben ülkeye geldikten 12 gün sonra yattı, eğer o ilk para sermaye olmasaydı eşya alım işinde çok geç kalabilirdim.

Ki şu anki haliyle bile geç kaldım, sonradan öğrendim ki benden daha zeki ve öngörülü arkadaşlar gelmeden sipariş verme gibi akıllıca bir hareket yaparak benim gibi 1 hafta şişme yatakta yatma fırsatını kaçırmışlar(!).

Geldiğim gün yine tanıdık vasıtasıyla kolayca eve geldim, ama buraya devam etmeden yolculuktan bahsetmemek olmaz. 8 yıldır (4 Lise + 4 Üniversite) ailemden uzakta okuyan bir birey olarak, son günkü ayrılmanın bana etkisini tahmin bile edemezdim, otobüse bindiğim anda ağlamaya başladım; 22.5 saatlik uçak yolculuğum boyunca aklıma geldikçe ağlamaya devam ettim. Bu esnada Twitter’da ülkeden kaçan bir hain olduğumu iddia ederek bana küfreden trollerin mesajlarını okuyup kafamı dağıttım.

Çok daha uzatıp detaya da girebilirim, ama detaylardan ziyade ana fikir önemli, bunun ne kadar büyük ve ne kadar ciddi bir karar olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Tüm hayatınızı değiştiriyorsunuz, ailenizden, arkadaşlarınızdan, tanıdığınız herhangi bir insandan, hatırladığınız herhangi bir manzaradan, yaşadığınız herhangi bir anıdan binlerce kilometre uzağa gidiyorsunuz, gitmeden önceki günlerin tadını çıkarın, bir kez o uçağa bindikten sonra o günlerin geri dönmeyeceğini unutmayın.

Buraya gelebilecek güce, çabaya, cesarete, zekaya, iradeye sahip herkesin farkında olduğu çok temel bir şey, buranın da her yer gibi iyi ve kötü özelliklerinin olduğu, ama bunların çoğunu gelmeden anlamak bence çok da kolay değil, kendi gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Tabii ki benim gözlemlerim Amerika’nın tamamına genellenemeyecektir, College Park/Maryland üzerinden kendi bölgenizle ilgili yorumlar yapmaya çalışabilirsiniz belki bilemiyorum.

  • — Dışarıda yemek yemek pahalı, üzerine bir de bahşiş girince(%18–25), Covid sonrası enflasyonla birlikte dışarıda yemek Türkiye’deki fiyat endeksine sahip bir insan için psikolojik olarak zorlayıcı olabiliyor.
  • +Evde yemek yapmak çok ucuz. Bugün 2 haftalık akşam yemeğim olacak et/tavuk/balık aldım yanlış görmediysem 30$ tutmadı.
  • — Getir/Yemeksepeti tarzı sistemler bence(ve belki de ülkenin bu kısmında) yeterince gelişmiş değil. Çok fazla ek ücret alıyor, geç getiriyor, hız ve kullanıcı dostu sistemi hissedemiyorsunuz.
  • — Bankacılık sistemleri modern bankacılığı icat eden ülke olmalarına karşın aşırı eskide kalmış durumda. Havale/EFT gibi sistemler oturmamış, kredi kartına ödeme yapmak bile 1 gün sürüyor, taksit diye bir kavram ortada yok bile… Genel olarak Türkiye’deki en kötü bankadan bile kötü olabilir.
  • +Hizmet almak pahalı iken, ürün almak maaşa oranla aşırı ucuz. Geldiğimden beri bilgisayar/tablet/telefon/e-kitap okuyucu/kahve makinesi/tüm oda eşyalarımı rahatça alabildim.
  • — Araba olmadan yaşamak zor… Ofise 35 dakika, kahveciye 40 dakika, markete 45 dakika yürümem gerekiyor.
  • — Problemleri çözmek zor, çünkü sistemi bilmiyorsunuz. Türkiye’de bir problemle karşılaştığınızda nasıl çözeceğinize dair bir iç sezginiz oluşmuş durumda, burada onu kullanmaya çalışırsanız başarılı olmak çok zor. Geldiğimden beri karşılaştığım engelleri bir şekilde kurnazlıkla kolayca aşmaya her çalıştığımda bir şekilde cezasını çekiyorum. O sezgiyi oluşturmak vakit alacak gibi duruyor.
  • — Sosyalleşmek çok da kolay değil. Türkiye’de görece sosyal bir insan olduğumu düşünmekten hoşlanıyorum. Ama genel olarak günlük hayatta İngilizce konuşurken dinlemek/anlamak/akıcı konuşarak diyalog içerisinde devam etmek özellikle kalabalık gruplarda birden fazla kişiye odaklanmanız gerekirse alışık olmayan insanlar için (bence) zor, en azından ben yeri geldiğinde kendimi çok da rahat hissetmiyorum. Buraya gelmekle zaten konfor alanınızdan çok ciddi şekilde dışarı çıktığınız için, hadi konfor alanımı sonsuza kadar genişleteyim de diyemiyorsunuz, evde oturup kimseyle görüşmeye çalışmamak çok daha kolay. Ama şanslıyım ki, (en azından benim bölümüm) bu duruma çoktan hazırlıklı. Öğrencilerin kaynaşabilmesi için pek çok etkinlik düzenliyorlar, bu etkinliklere katılmayı reddetmiyorsanız yavaş da olsa insanlarla tanışmak mümkün hale geliyor..

Günün sonunda baktığımızda, herkesin çok farklı tecrübeleri olacak. Türkiye’de son 1 yıldır hayatımın en güzel yılını geçirdikten sonra buraya gelip bir anda problemler/yalnızlık/güvensizliklerle boğuşmaya başlamak özellikle ilk günlerde daha hiçbir şeye alışamamışken beni ciddi karanlık noktalara sürükledi. Bu noktada eş/dost/arkadaş desteği çok önemli. Buraya gelirken Türkiye’de sizin çapanız olacak insanlardan kesinlikle uzaklaşmayın, çok pişman olursunuz. Arkadaşlarım ve ailem şu an benim en büyük destekçilerim, en büyük mutluluk kaynağım, her zaman da öyle olacaklar, onlar olmasaydı bu süreçte yaşayacağım depresif kondisyonu hayal bile edemiyorum.

Belki siz benzer problemler yaşamazsınız, belki adaptasyonunuz çok daha kolay ve hızlı olur, ancak ve ancak yaşarsanız bazı tavsiyeler vermek istiyorum. Buraya neden gelmeye karar verdiğinizi hiçbir zaman unutmayın. Potansiyelinizi keşfetmek, hak ettiğiniz refah seviyesinde yaşamak, hak ettiğiniz ücreti almak, sevdiğiniz işi kalifiye insanlarla yapmak, alanınızın uçlarını görmek, öğrenmek, konfor alanınızdan çıkmak, çeşitli kültürler görmek, insanlarla tanışmak… Buraya gelirken neyi isteyerek geldiyseniz, onu unutmayın, en büyük motivasyon kaynağınız her zaman o olacak. Ona tutunun, onu bıraktığınız anda umutsuzluğa kapılmak çok daha kolay olmaya başlayacak.

An itibariyle hayatım yoluna giriyor. Yeme/İçme/Çalışma düzenim oturmaya başladı, çoğu gerekli eşyamı aldım, yazı yazmaya ve kitap okumaya tekrardan başlıyorum, düzenli olarak Youtube videoları çekip editleyip paylaşacağım, 2 projede çalışmaya başlıyorum, ödevlerimi/derslerimin okumalarını düzene sokacağım, ofise düzenli saatlerde gidiyorum, birkaç Türk, birkaç yabancı arkadaş edindim, hocalarla ve diğer araştırma görevlileriyle tanışmaya başladım… Çok fazla şey oldu, oluyor, ama bir şey kesin ki, düzensizlik/kaos/belirsizlik ortadan kalktıkça buraya neden geldiğimi hatırlamam kolaylaşıyor, umut ve heyecan ortaya çıkıyor.

Bu şekilde içimi döktüğüm, belki birkaç kişiye yardımcı olabilirsem mutlu olacağım bir yazıyı yazmak istedim, umarım beğenirsiniz.

--

--

Alperen Keleş
Alperen Keleş

Written by Alperen Keleş

PhD Student at University of Maryland College Park working on Programming Languages. Chess player, coder and your friendly neighborhood writer!

No responses yet